İstilacı Balıklarla Mücadele
- engin varol
- 2 days ago
- 4 min read

İstilacı Balıklar, değişen ekosistem çerçevesinde denizlerimizi istila eden yeni balık türleridir. Bu hızlı yayılma nedeniyle yerel balık türlerinin yok olması artıyor. İstilacı balıklar dengeyi, yalnızca doğrudan avlanarak değil, ekosistemin yapısını değiştirerek de bozuyor.
İstilacı balıkların birçoğu yenilebilir, tüketilebilir türlerden; Sorunla beraber yaratıcı çözümler de geliştiriliyor. İstilacı bazı balıkların Gastronomiye katılması, verilen bu mücadelede ekonomiye katkı olarak bakılıyor. Kılkuyruk, Mercan, Aslan Balığı, Lokum, Sokkan Balıkları gibi.
Geçtiğimiz haftalarda Bodrum’da ilki düzenlenen Balık Festivaline katıldım.
Deniz kenarında gerçekleşen bu festivalde lokal üreticilerin açtığı yemek, el işleri, kitap stantları katılımcıların izdihamına uğradı. Komşu adalardan festivale gelen kardeşlerimiz sirtaki oynadı. Şefler ise yeni yemekler yaptı.
İlki düzenlenen bu Balık Festivali’nin merkezindeki bir konu biraz daha az eğlenceliydi. Peki bu konu neydi?
İstilacı Balıklar!

Değişen ekosistem çerçevesinde denizlerimizi istila eden yeni balık türleriydi.
Dünyanın ısınması, buzulların erimesi, orman yangınları gibi afet olaylarına hepimiz şahit oluyoruz. İklim krizinin yarattığı bu olaylar sadece bununla kalmıyor, yaşamımızın her alanında karşımıza çıkıyor.
Susuzluk tarımı etkiliyor, rekolteler azalıyor. Orman yangınları artıyor, canlı türleri azalıyor. Sorunların derinleşmesi ise insanlığı çaresizliğe sürüklüyor.
Sınırlar, insanoğlu için iki ülkeyi ayıran bir çizgiden oluşuyor. Ancak, dünya üzerindeki diğer canlılar için durum biraz daha farklı.
Doğadaki her canlının ihtiyaçlarını karşıladığı bir doğal yaşam alanı var. Varlıklarını sürdürdükleri bu alanlar ise iklim değişikliği nedeniyle yaşanılamaz bir dönüşüme uğruyor.
Bu da bazı türleri yeni yaşam alanı arayışı içine sokup, kimi zaman bu arayış da istilaya dönüşüyor.
Türkiye 3 yanı denizlerle çevrili zengin biyoçeşitliliği olan bir ülke. Bu durum bizi istilacı balıklara da açık hale getiriyor.

Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı’nın açılması “Lessepsiyen Göç” adı verilen doğal olmayan bir geçişe zemin hazırladı. Kızıldeniz’in sıcak sularında yaşayan tropik türler, bu yeni koridoru kullanarak kendilerini Akdeniz’de bulmaya başladılar.
Ayrıca, deniz ve okyanuslarda artan gemi trafiği, birçok canlının yumurta ve larvalarının gemilerin sintine sularıyla veya altlarına yapışıp Akdeniz’e gelmesini sağladı. Bu canlılar, girdikleri yeni bölgede uyum sağlarsa, yayılmaları da bir o kadar da hızlı oluyor.
Artan deniz suyu sıcaklığı ise, bu farklı balık türleri için Akdeniz Havzası'nı her geçen gün daha yaşanabilir bir hale getiriyor.
Bu hızlı yayılmayla da maalesef yerel balık türlerinin yok olması artıyor.
İstilacı balıklar dengeyi, yalnızca doğrudan avlanarak değil, ekosistemin yapısını değiştirerek de bozuyor.
Bilim insanlarına göre bu etki dört temel mekanizma üzerinden ilerliyor:
Rekabet: Yabancı türler, yerli balıklarla aynı besinleri tüketir ve aynı alanlarda ürer. Zamanla yerel türlerin yaşama şansı kalmaz.
Avcılık: Şu an kıyılarımızda en fazla tür olarak görünen Aslan balığı gibi istilacılar, küçük yerli balıkları hedef alır. Bu, popülasyon çöküşüne neden olur.
Besin Zincirinin Bozulması: Ot obur balıkların azalmasıyla, deniz dibindeki algler kontrolsüz çoğalır. Bu durum, suyun oksijenini düşürür ve fotosentezi engeller.
Habitat Değişimi: Dip yapısı bozulur, su bitkileri azalır, tortu artar. Böylece diğer türler için yaşanabilir alanlar yok olur.
İstilacı balık türlerinin, yerel türler üzerinde bıraktıkları bu etkiler, denizin sınırlarını aşarak karaya kadar uzanıyor. Uzmanlar, bu krizi “ekolojik sessiz çöküş” olarak tanımlıyor. Çünkü değişim gözle görülmeden, yavaş ama kalıcı şekilde gerçekleşiyor.
Peki ne yapabiliriz?

Bu olumsuz tabloya rağmen hala yapabileceğimiz birçok şey var.
Birçok bölgede başlatılan çalışmalar çerçevesinde Çevresel DNA analizleriyle istilacı balıklar erken aşamada saptanabiliyor. Bu sistem sayesinde istilacı türlerin henüz yayılmadan önce izlenmesi, kontrol stratejilerinin erken başlamasını sağlıyor.
Sorunla beraber yaratıcı çözümler de geliştiriliyor. İstilacı bazı balıkların Gastronomiye katılması, verilen bu mücadelede ekonomiye katkı olarak bakılıyor.
İstilacı balıkların birçoğu yenilebilir, tüketilebilir türlerden;
Kılkuyruk, Mercan, Aslan Balığı, Lokum, Sokkan Balıkları gibi.
Bu çerçevede Akdeniz Koruma Derneği 2023’de başlattığı “İstilacı Balıklar Yerel Lezzetlere Dönüşüyor” projesi, istilacı türlerin ekonomik değere dönüştürülmesini ve popülasyon baskısının azaltılmasını sağlıyor.
Ancak bunun olması için kültürümüz, mutfağımız ve alışkanlıklarımızı yeni türlere adapte etmemiz gerekiyor.
Alışık olmadığımız bir balığın soframıza gelmesi hiç de kolay bir iş değil. Bunu yapabilmek için doğru bilgilendirme gerekiyor.
Türkiye’de ve Akdeniz bölgesinde istilacı türlerle mücadelede en önemli paydaşlardan biri balıkçılar.
Bu nedenle hem devlet hem de sivil toplum kuruluşları, farkındalık seminerleri düzenleyerek balıkçılara türleri ayırt etme, güvenli yakalama ve raporlama eğitimleri verdi.
Doğa Koruma Merkezi Vakfı ise bir mobil uygulama olan “İstilacı Tür Bildir” platformunu kurarak, Balıkçılardan, karşılaştıkları türleri fotoğrafla bildirip haritada konumlarını belirleyebiliyor. Yeni türlerin sulara bırakılması konusunda, yasal düzenlemeler sıkılaştırıldı.
İstilacı balıkların önemli bir kısmı, özellikle de tatlı suda kontrolsüz şekilde sulara salınan akvaryum veya üretim amaçlı türlerden kaynaklanıyor. Bu durumun önüne geçmek için Türkiye’de ve Avrupa’da son yıllarda hukuki çerçeve ciddi biçimde güçlendirildi.
İstilacı Balıklar, soframızı süsleyebilir

İşte ilki düzenlenen 1.Bodrum Balık Festivali’nin amacı da katılımcılara bu farkındalığı aşılamaktı.
Bodrum, şu an balık yetiştiriciliğinde ve ihracatında ilk sırada yer alıyor. Bu kadar güçlü bir denizcilik kültürüne sahip bir ilçede böyle bir festivalin yapılması gecikmiş bir gereklilikti.
Duayen eğitimci Hüseyin Şimşek liderliğinde organize edilen festivale, yılların organizasyon deneyimini katan Erman Aras, etkinliği Club Marma Hotel’de gerçekleştirdi.

Festival, yerel üretici stantlarından gastronomik lezzetlere, konserlerden belgesel gösterimlerine kadar geniş bir yelpazede katılımcılara hitap etti.
İstilacı balıkları da merkezine alan etkinlikte, istilacı balıkların “yenilebileceği” anlatıldı. Başta Aslan Balığı olmak üzere istilacı balıkların nasıl pişirilebileceği atölye çalışmaları ile katılımcılara gösterildi ve tadım yaptırıldı. Bu mücadele kapsamında İlçe Tarım Müdürlüğü iş birliği ile binlerce yavru balık denize bırakıldı.
İlki gerçekleştirilen Bodrum Balık Festivali, eğlencenin yanı sıra güçlü bir mesaj taşıyordu:
“Denizlerimizin değişen yapısını inkâr edemeyiz.” İstilacı türlerle mücadele edebilmek için, sadece bilimsel değil, kültürel bir dönüşüme ihtiyaç var. Ekosistemin hızla değiştiği bir çağda, doğaya direnmek yerine onunla yeniden denge kurmanın yollarını arıyoruz. Bu festival ise, Bodrumlular için bu anlayışın ilk adımıydı; Hem denizi hem sofrayı koruyarak geleceğe daha sürdürülebilir bir iz bırakmak.
Comments