top of page

Türkiye’yi arkadan hançerleyen kim?

  • Writer: Emin Varol
    Emin Varol
  • 7 hours ago
  • 3 min read


Türkiye’ye, “sende mi Brütüs?” dedirten olayın şaşkınlığı sürüyor.


Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs'ı tanıması, Türkiye’yi Kıbrıs’ta “işgalci” ilan etmesi ile başlayan, “diplomatik krizin”, artçı sarsıntıları sürüyor.


Türk tarafından gizlenen, “sürpriz” bir karar olduğu anlaşılıyor.


Eski bir MİT müsteşarının Bakan olduğu Dışişleri Bakanlığı, Türk devletlerinin aldığı bu kararı nasıl atladı? Bir istihbarat zafiyeti mi yaşadı? Öncesinde neden haber alınamadı?


Ortada duran, cevap bekleyen sorular bunlar.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Nisan’da Semerkand’da yaşanan bu “talihsiz” olaydan sonra Türk devletlerinin liderleri ile ilk kez Macaristan’da bir araya geldi.


Türk Devletleri Teşkilatı Gayri resmi Zirvesi’nde yaptığı ikili görüşmelerde, Kıbrıs sürprizi ile ilgili “sitem” etti mi, neler söyledi bilmiyoruz. Ancak, zirvede yaptığı konuşmada, KKTC’ye destek istedi.


Erdoğan, “Türk dünyasını, KKTC’nin yanında görmek istediğini” tekrarladı. Gözlemci statüsündeki KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatına “tam üye” yapılmasını istedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Kıbrıs’a büyükelçi atayan Türk devletlerinin liderlerine “Kıbrıs Türklerinin hak mücadelesine omuz verin. KKTC’nin bulunmadığı Türk dünyası aile fotoğrafı eksik kalacaktır” diye seslendi.


Aynı Türk devletleri, Erdoğan’ı ne kadar dinler, zamanla göreceğiz.


Ancak, Türk tarafı kararın şokunu üzerinden atamadı. Üstelik karar karşısında bu Türk devletlerine karşı nasıl bir diplomasi izleyeceğini de bilmiyor. Bakan Hakan Fidan’ın “aile içinde bir mesele” demesine rağmen, tartışma aile içinde kalmıyor. Konu her platformda tartışılıyor. Bunlardan biri de Meclis Dışişleri Komisyonu.




Anlaşmanın sorumlusu Avrupa Birliği…




Komisyonda yapılan tartışmalarda, Dışişleri Bakanlığı’nın “hiçbir şey olmamış gibi davranma” kararı aldığı, ilişkilere zarar gelmemesi için üst düzey ziyaretleri sürdürme kararı aldığı ortaya çıktı.


Komisyona bilgi veren Dışişleri Bakan Yardımcılarından biri, “Bu ülkelerin, kendi millî çıkarları çerçevesinde bir değerlendirme yaptıkları anlaşılıyor” şeklinde bir değerlendirme yaptı.


Aynı bakan yardımcısı, Güney Kıbrıs’ı tanıyan, bu anlaşmanın, ‘ilişkilerin geliştirilmesine sekte vurmayacak şekilde’ yönetilmesi gerektiğini, Türk devletleri ile “üst düzey ziyaretler dahil her düzeyde bu konunun ilerletilmesi” gerektiğinin altını çiziyor.


Bakanlık, bu olayı unutmak istiyor.

Ancak, Meclis komisyonu aynı düşüncede değil.


Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay’a göre, “anlaşmanın sorumlusu” Avrupa Birliği… Topu, Avrupa Birliği sahasına geri göndermek lazım:


“Topu bizim sahamıza atan AB’nin sahasına, topu geri göndermeye yoğunlaşılması lazım”.

Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Avrupa Birliği’nin dış politikasının, “Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin dış politikasına esir olduğunun” altını çizdi ve AB’ye “çok yazık” diye seslendi.




Vizyondan yoksun, zavallı AB




AKP Ankara Milletvekili Fuat Oktay, anlaşmadan sonra Türk devletleri ile ilgili sürdürülmesi gereken yol haritası için şunları önerdi:


“Anladığım kadarıyla Dışişleri de Hükûmet de bu anlamda hassas; bu çerçevede götürüyor. Biz de aslında kendi görüşmelerimizde de bunu yapıyoruz ama Avrupa Birliği tarafını biraz unutuyoruz gibi geliyor bana.


Konu Türkiye olduğunda, bizim Avrupa Birliği üzerindeki baskıyı da yoğunlaştırmamız lazım. Bizim asıl baskıyı Avrupa Birliği tarafına ve onların yürüttüğü dış politikaya odaklayıp, baskıyı orada yoğunlaştırmamız gerekiyor.


Yunanistan'ın, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyet Yönetimi'nin ‘Ben veto ederim yoksa…’ gibi tehditlerine boyun eğen, bir zavallı AB dış politikasını görüyoruz. Tamamen vizyondan yoksun, bir iki tane küçük devletin oyuncağı olmuş bir dış politika…


Ama bizim asıl yoğunlaşmamız gereken, topu bizim sahamıza atanların sahasına topu geri döndürmemiz diye düşünüyorum; o da Avrupa Birliğidir.


Bence bunu nasıl engelleriz? Ona odaklanmamız ve bence tüm siyasi gruplar olarak da tüm platformlarda bunu gündeme getirmemiz gerekir diye düşünüyorum.


Türkiye'nin veya Türki Cumhuriyetlerin, Türk Devletleri Teşkilatı’nın bir entegrasyon sürecindeki çalışmaları, o gelişmeleri hiçbir şekilde sekteye uğratmayacak, çok daha güçlendirecek şekilde adımları atarak ve usulü de ona göre belirleyerek gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.


Biz, belki kendi aramızdaki ilişkileri zayıflatmaktan ziyade, güçlendirmenin yollarını aramak zorundayız. Medya üzerinden, açıktan bu konuyu tartışmanın ötesinde kendi içimizde, gerek ikili, gerek çoklu taraflarda bu konuyu daha detaylı ve anlaşılır şekilde bir çözüme kavuşturmak durumundayız.”


Özetle, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar boş durmuyor.


Her platformda, Türkiye aleyhinde çalışıyor.


Avrupa Birliği’ni istediği gibi kullanıyor.


Son olarak AB eli ile Türkiye ile Türk devletleri arasına “çomak” da soktu.


Adalarda sevinçten Sirtaki oynayan Yunanistan’ı kim durduracak?

 

© Copyright
Copyright©
bottom of page